Küreselleşme Devam Edecek Mi?

   Teknolojinin gelişmesi ile birlikte elde edilen muazzam iletişim ve ulaşım olanakları, dünyamızı daha küçük bir hale getirdi. Eskiden bir şehir değiştirmek bile büyük bir olay iken artık başka ülkeleri hatta  kıtaları gezmek, yurt dışından firmalarla ticaret yapmak daha kolay hale geldi. Bunu zaten hepimiz biliyoruz. Hatta bu kaydedilen gelişim dilimizde bir kalıp halinde yer almayı başardı: "Globalleşen dünyamızda artık sınırlar kalkıyor.".


   Her ne kadar bu cümleyi , sanırsam herkesin dilinde olduğu için , kulak tırmalayıcı bulsam da; doğru bir gözlem olduğunu kabul etmemiz lazım. Teknoloji bu zamana kadar beraberinde küreselleşmeyi getirdi. Peki ama nedir bu küreselleşme? Küreselleşme bende şöyle bir çağrışım yapıyordu; diğer ülkeler ile iletişim ve ticaretin daha kolay hale gelmesiyle kültür kaynaşmasının artması durumu. Yine de 'küreselleşme' kelimesinin tam karşılığını bulmak için TDK'ya baktım.  Türk Dil Kurumuna göre küreselleşmenin tanımı şöyle:"Küreselleşmek durumu, globalleşme". Tahminimce siz de içinizden benimle aynı yorumu yapmışsınızdır 'böyle sözlük açıklaması mı olur'. Daha sonrasında TDK'da 'globalleşme' kelimesini arattığımda ise karşıma şu tanım çıktı: "küreselleşme durumu". Anlayacağınız başlangıç noktasına dönmüş oldum.

  Ardından tarihte 'küreselleşme' veya 'globalleşme' kavramlarının ilk kim tarafından dile getirildiğine biraz göz attım. Marshall McLuhan isminde bir Kanada'lı iletişim kuramcısı ile karşılaştım. McLuhan daha çok medya ve iletişim konusunda teoriler geliştirmiş, hatta 30 yıl öncesinden internet gibi bir kavramın ortaya çıkacağını tahmin etmiş bir yazar. Zaten Mcluhan ve fikirleri, internetin ortaya çıkıp bunun 30 yıl önceden dile getirildiği fark edilince önem kazanmış. McLuhan'ın ortaya attığı bir diğer önemli kavram ise 'Küresel Köy' kavramı. Bu kavrama göre gelişen elektronik iletişim sayesinde bir yerde gerçekleşen olay kısa süre içinde herkes tarafından bilinebilecek insanlar arasındaki sınırlar belirsizleşecektir. Bu kuramın günümüz için ne kadar doğru tespitler yaptığı açık. Bu bilgilere göre küreselleşme kavramının ilk olarak Marshall McLuhan tarafından dile getirildiğini söyleyebiliriz.

   Küreselleşmenin iletişim olanaklarıyla doğru orantılı olduğu hususunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Burada internetin, küreselleşmenin ivmelenmesindeki payı büyük. Peki internetin katkısı bu noktada nasıl sağlandı? Öncelikle internetin tarihine kısaca bakmak lazım. Bilgisayarların yavaş yavaş fonksiyonlarının artmasıyla iki bilgisayar arasında veri transferi yapma gereksinimleri duyuldu. 1960 yılında Carl Robnett Licklider tarafından  bilgisayarlar arası iletişimi açıklayan bir makale yayınlandı. Ardından Licklider, ABD Savunma Bakanlığı tarafından işe alınarak ağ üzerine ilk ciddi çalışmalara başlandı. Arpanet gibi sistemler geliştirilse de kullanımı sınırlı kaldı. Daha sonralarda kişisel bilgisayarların yaygınlaşması, world wide web(www) ağının geliştirilmesi, arama motorlarının ortaya çıkması vs. gibi etmenlerle internet 2000li yıllardan itibaren yaygınlaştı.

  İnternet McLuhan'ın tanımıyla dünyayı küresel köye dönüştüren elektronik iletişim tekniği oldu. Bu küreselleşme hareketi, toplumlar için beraberinde pekçok  olumlu/olumsuz sonuçlar getirdi. Yazıma, bu sonuçlardan ziyade küreselleşmenin devam edip etmeyeceği ile ilgili düşüncelerimi paylaşarak devam edeceğim.

  Aslında günümüzde hala küreselleşmenin ve sınırların belirsizleşmeye devam ettiğini; bu gelişimde, teknolojinin ana unsur olduğunu söyleyebiliriz. Ancak özellikle son 5 yılda küreselleşmenin yavaşladığı ve tehlike altına girdiği düşüncesindeyim. Bu değişime sebep olan etmenlerin başında Trump ile birlikte ABD dış siyasetinin değişmesi ve  Çin'in çok büyük bir küresel güç olarak ortaya çıkması geliyor.

  Çin ve ABD halihazırda dünyanın en büyük iki ekonomisi. ABD ekonomik olarak şu anda Çin'in önünde olmasına rağmen 2030 yılına kadar Çin'in Abd'nin yerini alması öngörülüyor. Aslında tam da bu nokta Abd-Çin arasındaki ekonomik savaşın ana sebebini oluşturuyor. Abd Çin'in öne geçmesini engellemek için hamleler yapmaya çalışıyor. Trump ile birlikte daha ciddi adımlar görmeye başladık ve bu adımlar küresel ölçekte sorunlar ortaya çıkarıyor.

  Trump ekonomik politika olarak Amerikayı ticari yönden koruma politikasanı seçti. Bu hususda yaptığı ilk çalışmalar Çin'de ucuz işçilik maliyetinden ötürü üretim yapan amerikan firmalarını ülkeye çağırmak oldu. Bunun ardından Çin ürünlerine getirilen ek gümrük tarifeleri geldi. Çin de karşılık olarak Abd menşeili ürünlere ek gümrük vergileri getirdi. %25'e varan bu tarifeler yalnızca  bu iki dev ekonomi arasında değil küresel etkiye sahip sonuçlar doğurdu. Buna örnek olarak , Abd tarafından kara listeye alınan Çin merkezli Huawei verilebilir. Huawei'ye yaptırım kararı sonrası Google, İntel, Arm ve pekçok şirket Huawei ile olan ilişkilerini askıya almak zorunda kaldı. Dünyanın en önemli teknoloji şirketlerinden biri haline gelen Huawei kullanıcılarına google uygulamaları bulunmayan telefonlar sunacaktı ki neyseki alınan yaptırım kararı ertelendi. Daha sonrasında Ocak 2020'de imzalanan ateşkeş anlaşmasına rağmen, bu iki ülke arasındaki ticari savaşın tüm sistemi etkilemesi olasılığı piyasayı tedirgin etmeye devam ediyor.

  Aslında bakacak olursak yeni dönemde Abd sadece Çin'le değil Ab ile de bir ekonomik savaşa girebileceği ihtimali söz konusu. Öyle ki Davos zirvesinde Trump AB ile yapılan ticari görüşmelerden bir sonuç alınamazsa AB'ye %25 lere varan tarifeler uyguluyacağını söyleyerek tehtitte bulunmuştu. Hatırlayacak olursanız Trump Ağustos 2018'de Türk çelik ve aliminyum ithalatına ek gümrük getireceğini duyurmuştu ve Türk lirası ciddi bir değer kaybı yaşamıştı.

  Bunun gibi her an ticari yaptırım ve hamlelerin gerçekleşme ihtimali ülkeleri ve Huawei gibi şirketleri daha içe dönük hale getiriyor. Huawei örneğine bakacak olursak kara listenin ardından Huawei nin pekçok tedarikçisi bu şirket ile ilişkilerini askıya almak zorunda kalmıştı. Huawei bu durumda tedarikçilerinden temin ettiği bazı paketleri kendisinin üretmeye geçeceğini duyurmuştu. Bu durum sadece Huawei ye tedarikçi sıkıntısı yaşatmadı aynı zamanda tedarikçilerin de müşteri kaybetmesine sebep oldu. Eğer böyle bir ticaret savaşı küresel ölçeğe ulaşırsa sadece kendi kendine yetebilecek ülkelerin ayakta kalabileceği bir senaryo mümkün gözüküyor.

  Ticaretteki sıkıntı dışında aslında küreselleşmenin karşısındaki büyük olgulardan biri de salgın hastalıklar olacak gibi gözüküyor. Çin'de ortaya çıkan Corona virüsü ile birlikte pekçok ülke virüsün bulunduğu ülkelere uçuş yasağı getirdi. Bazı ülkeler, ülkelerine Çin vatandaşlarının girişlerini yasakladı. En son Türkiye de İran ile olan kara sınırlarını kapattı ve uçuşları askıya aldı. Çekik gözlü insanlara korku ile bakılmaya başlandı.

  Çin'de şuan 45 milyon insan karanti altında. Bu üretimi kötü yönde etkiliyor. Aynı zamanda virüsün görüldüğü ülkelerin borsalarında kayıplar gözleniyor. Salgın daha ileri seviyelere çıkarsa ciddi bir nüfus üretime katılamayacak. Sınırların kapatılmasından dolayı ülkeler arası ticaret ciddi seviyede azalabilir. Bu gibi durumlar yine kendi kendine yetebilen ülkelerin ayakta kalabileceği senaryoyu ortaya çıkarıyor; çünkü salgının ülkede yayılmasını istemeyen ülkeler dünyadan izole bir hale gelmek zorundalar.

   Yazımın içerisinde bahsettiğim gibi küreselleşmenin olumlu/olumsuz etkileri var ancak küreselleşme hareketi sonsuza kadar devam etmeyebilir, ticaret, hastalıklar, iklim değişikliği gibi sebeplerle ülkeler çok daha izole bir hale gelebilir. Bunları komplo teorisi olarak yazmadım, sadece olaya farklı bir açıdan bakmanızı istedim. Sonunda ne olacağını birlikte göreceğiz...











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evrimsel Biyoloji Öğrenmek Bize Ne Kazandırır?

Covid-19 Kapitalizmin Sonunu Getirecek Mi?

SOSYOLOJİ NEDİR

Eşcinsellik Üzerine

İnsanların Evrim ile İmtihanı