İnsanların Evrim ile İmtihanı


Sahi, hiç düşündünüz mü? Evrimi hala anlamayan veya anlamak istemeyen birçok insan bulunuyor. Evrim hakkında her şeyi apaçık, tane tane anlattığınız halde, bazı insanlara evrim yine de mantıksız geliyor. Düşünüyor düşünüyor ve bir türlü kafalarında evrimi oturtamıyorlar. Genelde “canlılık nasıl kendi kendine evrimleşiyor/oluşuyor?” sorusunu cevaplayamıyorlar. Siz cevaplasanız bile tatmin olmuyorlar.

Biliyorsunuz ki evrim bir doğa yasasıdır ve herhangi bir güç tarafından kontrol edildiğini gözlemlemiş değiliz. Bu sebeple evrim, tanrı hakkında herhangi bir şey söylemez. Çünkü gözlem yoktur ortada. Sadece evrimin olduğunu gözlemleriz, onun arkasında herhangi bir güç olup olmadığını bilemeyiz, yani en azından şahit olmayız. Evrimi yorumlarken “tanrı” kavramını da katmak, kişilerin tercihidir. Sadece bir yorumdan ibarettir ve bilimde bunun herhangi bir karşılığı yoktur. Fakat insanlar dilediği gibi yorum yapabilirler, burası da ayrı bir konu tabii.


Bu yazımda, insanların evrimi, özellikle de herhangi bir güç olmadan bunun gerçekleşmesini anlamakta neden zorlandığını tartışacağım. Birkaç okuma yaptım ve içerik izledim. Kafamda belli başlı fikirler oluştu ve bu fikirleri sizinle paylaşacağım. Lakin şunu belirteyim, bu yazımda dinlere, dinlerin evrimi anlamakta bir engel olduğuna girmeyeceğim. Önceki yazılarımda, dinlerin, insanların evrimi anlamalarında engel teşkil ettiğine değinmiştim. Buraya tıklayarak ilgili yazıma ulaşabilirsiniz.

İnsanların evrimi anlama konusunda sorun yaşamasının başlangıcı, mimari yapıların, icatların, medeniyetlerin ortaya çıkmasına uzanmaktadır. Medeniyetlerin ve icatların ortaya çıkması ile birlikte, insanlarda şu düşünce oluşmaya başlamıştır: Bu mimari yapıyı insanlar yapmıştır/ bu medeniyeti insanlar kurmuştur. Bu düşüncenin ortaya çıkması, bize şunu gösteriyor ki, insanlar artık doğadan uzaklaşmış ve doğa karşısında hayatta kalmayı icatlar, medeniyetler ve mimari yapılar sayesinde başarmışlardır. Bu başarılarının kaynağı insandır, insan elidir. Eğer insan eli değmemiş olsaydı, yaşadıkları hayat, baktıkları dünya bambaşka olacaktı.

Science News
Milenyumlar boyunca insanlar, bu kurulan medeniyetler ve (küçükte olsa) icatlar sayesinde daha konforlu yaşamışlardır. Buraya kadar her şey güzel. Az önce bahsettiğim “bu medeniyeti insanlar kurmuştur” düşüncesi, hiç şüphesiz kültürel olarak sonraki nesillere aktarılmıştır. İnsanlarda bu düşüncenin hakim olması, beraberinde şu düşünceyi getirmiştir: Ortada bir olgu var ise, bu olguyu gerçekleştiren biri olmalıdır! Yani esasında bu düşünce, yaşanan olaylarda bir özne olması gerektiği kanısını yaratmıştır.

Wikipedia
Medeniyetlerin ilk zamanlarında, bazı bölgelerde, bir yere yıldırım düştüğünde, o yıldırım tanrının bir uyarısıydı. O yıldırım kendi kendine oluşmamış, tanrı o yıldırımı kızgınlığını ve öfkesini belli etmek için “yaratmıştı”. İnsanlar, bulundukları bölgeye yıldırım düştüğü zaman, tanrının öfkesinin geçmesi dileği ile dua edip, tanrıya kurban sunma gibi ritüeller gerçekleştiriyorlardı. Yani bu doğa olayının öznesi tanrıydı. Bunun bir diğer örneği ise mitler… Medeniyetlerin ilk zamanlarında insanlar, bir şeye özne atfetme ihtiyacı hissettiği için, canlıları veya yeryüzünü meydana getiren olgunun da sebebini yine tanrıya bağlamışlardır. Bazı mitlere göre yeryüzü önce su ile kaplıdır, daha sonra tanrı parça parça yeryüzüne kara parçaları eklemiştir, yer altını ateşli bir ceza yeri olarak atamıştır vs. gibi inanışlar mevcuttur.

Zeus
Şimdi bir olaya özne atfetme düşüncesini günümüze uyarlayalım. Yüz elli yıl önce ortaya çıkmış ve hala “kendi kendine gerçekleşmesinin saçma” olduğu tartışılan evrim kuramını bir inceleyelim. İnsanların kafasını karıştıran soru, evrim nasıl kendi kendine gerçekleşiyor? İşte bu sorunun kaynağı, kültürel geçmişimiz! 

Charles Darwin
Bir olayın, özellikle de bir doğa olayının gerçekleşmesi için, herhangi birinin “eli” gerekiyor düşüncesi, tam da buna uyuyor işte. Evet bir bina inşa etmek için, en azından insan gücüne ihtiyacımız var veya bir tablonun ortaya çıkması için, el emeği gerekli; fakat insanların kaçırdığı bir nokta var: Bu mimari yapılar veya sanat eserleri, doğal olmayan unsurlardır. Yani doğa unsurları ile doğal olmayan unsurlar arasında kıyaslama yapmak, hatalı bir sonuç doğuracaktır. Bu sebeple “ben şuraya ceketimi assam, bir milyon yıl sonra o benim üstüme geçer mi?” gibi absürt sorular soran insanlar var. Bu ve bunun gibi benzetmeler, temelden hatalıdır.

Bir şeyin gerçekleşmesi için ona bir özne gerekli, bu doğru; lakin bu gerçekleşen şey doğal bir olay ise veya insanlardan önce de gerçekleşen bir şey ise, buna özne atfetmek, pek de mantıklı değildir doğrusu. Kıyaslama yaparken, doğru benzetme ve örneklendirme kullanırsak, daha mantıklı, akla daha yatkın sonuçlara ulaşabiliriz.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evrimsel Biyoloji Öğrenmek Bize Ne Kazandırır?

Covid-19 Kapitalizmin Sonunu Getirecek Mi?

Evrim Hakkında Kafa Karıştıran Sorular

SOSYOLOJİ NEDİR

Evrimin Mekanizmaları: Genetik Sürüklenme