Neden Korkmaktan Bu Kadar Haz Alıyoruz?


Korku… Birçoğumuz zaman zaman para karşılığı korku satın alıyoruz. Korku kitapları, vizyona girmiş korku filmleri, korku oyunları, korku evleri… Korkmak için para veriyorsak eğer, bunu bize iyi geldiği için mi yapıyoruz? Korkmak bize niye iyi gelsin ki?

Aslına bakarsak korkunun belli bir boyutu vardır. Yaşadığınız olayın üzerinde ne kadar az kontrolünüz varsa, o kadar çok korku duyarsınız. 

Bilgisayarınızda korku oyunu oynadığınızda, kontrol tamamen sizdedir. Oyunu durdurabilir, kapatabilir, hatta ve hatta bir daha geri yüklememek üzere bilgisayarınızdan silebilirsiniz. Bu sebeple bilgisayar oyunları, çok da korkutucu değildir (korkutucudur ama çok değildir).

Dean Burnett’in Aptal Beyin kitabında gördüğüm bir örnekte şu şekildedir: Uçaktan paraşütle atlamak heyecanlı ve eğlenceli olarak değerlendirilir. Sırtınızda paraşüt olmadan uçaktan düşmekse öyle değildir.

Elbette haklı, uçaktan sırtınızda paraşütle atladığınızda yine heyecan ve korku hissedersiniz, yere yaklaştığınızda paraşütü açar ve kontrolü ele alırsınız. Zaten uçaktan atlama cesaretini veren de paraşüttür. Ama bir düşünün, ya paraşütsüz bir şekilde uçaktan atılırsanız? İşte o zaman herhangi bir kontrolünüzün olmadığını fark edersiniz ve bu sizi daha yere düşmeden tabiri caizse “delirtir”. İşte olayların üzerindeki kontrolümüz, korkumuzun şiddetini belirlemede bu denli önemli rol oynuyor.


Medium
Peki korkmak bize niye haz veriyor? Haz alıyoruz ki korku satın alıyoruz öyle değil mi?

Elbette haz alıyoruz, lakin haz almamızın sebebi korkmamız değil, korkunun geçeceği düşüncesidir. İçerisinde bulunduğumuz korkutucu durumun sona ermesi, beynimizin ödül merkezini belki de hiç olmadığı kadar çok çalıştırır ve biz bundan zevk alırız. Bu çok mantıklıdır: Doğadaysanız ve bir yırtıcı hayvan sizi kovalıyorsa, korkunun getirdiği heyecan ve adrenalinle son sürat kaçarsınız. Yırtıcıdan kurtulduğunuz vakit de içten içe mutlu olursunuz. Çünkü hayatta kaldınız! Ve beyin hayatta kalmanın sebebinin “kaçmak” olduğunu bildiği için, “bunu bir dahaki sefere tekrar yapalım” der ve aynı durumla karşılaştığınızda kaçma eylemini bir kez daha gösterirsiniz. İşte korku filmleri izlememizin, korku tünellerine girmemizin sebebi de budur, bunun geçeceği düşüncesi ve arzusuyla süreci atlatmak ve beyne o dopamini salgılatmak! Ayrıca korkunun getirdiği heyecan ve adrenalin sayesinde insan hiç olmadığı kadar bilinçli ve canlı olur. Dean Burnett bu konuda şöyle diyor: “Üst seviyedeki uyanıklık hali, yoğun hücum, canlı hatıralar; bunların hepsi birleştiklerinde, ciddi olarak korkutucu bir şeyle karşılaşma deneyiminin, kişiyi diğer zamanlardan daha “canlı” hisseder hale getirebileceği anlamına gelir.

İşte biz de, günümüzün büyük bir çoğunluğunu “otomatik pilot” ta geçirdiğimiz için, bu farkındalık ve “canlı” olma hali, bize çok iyi geliyor...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evrimsel Biyoloji Öğrenmek Bize Ne Kazandırır?

Covid-19 Kapitalizmin Sonunu Getirecek Mi?

SOSYOLOJİ NEDİR

Eşcinsellik Üzerine

İnsanların Evrim ile İmtihanı