Atatürk’ü Kutsallaştırdık Mı?
Geçenlerde birisi stand-up gösterisinde kara mizah yapmaya
çalışmış ve Atatürk’e “ayyaş” diye hitap etmiş. Görüntülerin sosyal medyada
yayılmasıyla insanlar bunu yapan adamın hakkında tonlarca şey yazmışlar. Biraz
göz gezdirdim ve yazılan yorumların (en azından bir kısmının) hakaret içeren
yorumlar olduğunu fark ettim. Birkaç gündür de bu konu üzerinde düşünüyorum,
Atatürk bizim vatanımızı kurtaran ve yokluktan varlığı ortaya çıkaran bir
kişilik. Buraya kadar her şey tamam lakin bir yerde sorun var! 100 sene önce
aramızdan ayrılmış olan Mustafa Kemal Atatürk hakkında, neden hala bir tartışma
ortamı var? İnsanlar neden Atatürk hakkında ileri geri konuşuyor? Atatürk
hakkında ileri geri konuşanlara, Atatürk’ü sevenler niçin karşı saldırıda
bulunuyor? Yoksa biz, Atatürk’ü kutsallaştırdık mı?
Bu soruları kendime sordum ve cevaplar aramaya başladım.
Ölümünün üzerinden bir asır geçmiş olmasına rağmen, çoğu zaman insanların
gündeminde Mustafa Kemal Atatürk oluyor. Onun yaptıklarına eleştiriler geliyor,
gelen eleştirilere sert bir şekilde cevaplar veriliyor ve bu bir kısır döngü
içerisine giriyor. Şuan aramızda olmayan birine insanlar neden hala kin tutuyor
veya fanatizme varan düzeyde hayranlık besliyor?
Aslında net bir cevabı olmamakla birlikte, kafamda belli
başlı örnekler belirdi. Örneğin Müslüman olmayanlar (bir kısmı) Müslüman
olanların peygamberine hakaret edebiliyor, onunla dalga geçebiliyor. 1400 sene
önce gelip geçmiş bir şahsiyet için, insanlar niye birbirleriyle kavga ediyor?
Çünkü bu adam bir din getirdi ve o dine “inanıyorum” diyen milyonlarca insan
mevcut. Getirdiği dinin kutsal saydığı (kuran, peygamber vs.) belli başlı
şeyler var. İnsanlar bu kutsalları canları pahasına sevip destekleyebiliyor.
Sevsinler, sevmelerine bir şey demiyorum, demek istediğim bu insanların
inancında bu din/şahsiyet kutsal ve bu kutsala leke gelmesini istemiyorlar. Sonuçta
bu insan bir din getirdi ve ölümden sonra bir hayat olduğunu ileri sürerek
insanların kendisini takip etmelerini istedi. Yani ona yüklenen anlam, dinin de
söylediği gibi “kutsallık”. O kişi/kitap/din, inananlara göre dokunulmazdır.
Din’in ve peygamberinin kutsal olmasının sebebi nedir?
Aslında dini kutsallaştıran, onun bir inanç meselesi olmasıdır. İnsanların buna
soyut (manen) anlamlar yüklemesi sebebiyle, dine/peygambere gelen herhangi bir
eleştiri, inanan insanlara yapılmış kabul ediliyor ve karşı saldırıda
bulunabiliyorlar. Dinin bu kadar şahsileştirilmesinin ne yazık ki bu gibi ağır
sonuçları var. İnsanlar birbirlerine anlayış/saygı göstermiyor ve birbirlerini
dinlemeden sadece saldırmaya çalışıyorlar.
Atatürk’e gelecek olursak, onun insanların gözünde aynı din
gibi bir “zaaf” haline gelmesi, din ile aynı etkiyi yapıyor ne yazık ki!
Atatürk’ü seven ve saygı duyan biri olarak, Atatürk’ün insanların ağzında bu
denli “sakız” olması, hiç de hoşuma gitmiyor. O, tarihte gelip geçmiş, ülkemizi
zor şartlarda baştan inşa etmiş birisidir. İnkılapları ve öğütleri vardır,
bundan dersler çıkartmamız gerekir. Bu kadar! Hepsi bu aslında, 2020 yılına
gelmiş ve hala Atatürk’ü tartışıyor olmamız, o kadar anlamsız ve abes geliyor
ki bana, başka hiçbir işimiz yokmuş gibi koskoca memlekette “din” ve “Atatürk”
tartışıyoruz sadece.
Burada bir öz eleştiri de yapmam gerekiyor! Ben ve benim
gibi Atatürk’ü seven ve saygı duyan insanların, bu konuda çok büyük hataları
var. Örneğin şuan bulunan mevcut hükümet ile Atatürk’ü karşılaştırıyor olmamız. Biraz gerçekçi olmamız gerekirse,
hiçbir insan birebir aynı olamayacağı gibi hiçbir hükümet ve devlet adamı da
birebir aynı olamaz. Atatürk ile şuan ki hükümeti karşılaştırıyor olmak, mevcut
hükümet yanlılarının (doğal olarak) kanına dokunuyor ve bilinçsizce Atatürk
hakkında bilip bilmeden konuşmaya başlıyorlar. Ve bizim mahalledeki bir abi de
dini koz olarak kullandığı için, en çok vurmaya çalıştığı/çalıştıkları yer hiç
kuşkusuz Atatürk’ün alkol kullanıyor olması. Ellerindeki tek koz ne yazık ki
bu… Ne kadar anlamsız ve boş bir yerden (kendilerince) vurmaya çalışıyor
olmalarını bir kenara bırakıyorum, konumuz bu değil.
Bir diğer yaptığımız yanlış ise, Atatürk’ü
partizanlaştırıyor olmamız. Evet CHP Atatürk’ün kurduğu bir parti, lakin
Atatürk artık yok ve CHP’nin şuan da yaptığı hiçbir şey Atatürk’ü
ilgilendirmiyor. O kurdu, yönetti ve gitti! Onun kurduğu parti bundan sonra ne
yaparsa yapsın, bunu Atatürk ile bağdaştıramayız. Bu Mustafa Kemal’e yapılmış
çok büyük bir haksızlıktır.
İster istemez şu
soruyu soruyorum kendime: Atatürk hakkında fazla mı hassasız? Ve objektif
bakmam gerekirse evet, fazla hassasız. Hakaret edilmediği sürece yapılan her
eleştiriyi ciddiye alıp cevap veriyor olmamız, Atatürk’ün bizim “zaafımız”
olduğunun bir göstergesi. Atatürk’e herhangi bir eleştiri yapıldığında eğer
Atatürk’ü savunmaya geçersek, Atatürk’ü sevmeyen birçok insan bunu görüyor ve
biz onlara tabiri caizse “açığımızı” göstermiş oluyoruz. Gard indirmek gibi bir
şey bu aslında, fazla duygusal hareket ediyoruz ve yapılan eleştirilerin
(hakaretten bahsetmiyorum) karşısında mantıklı davranmıyoruz. Şu bir gerçek ki,
bir asır önce aramızdan ayrılmış bir insanın eleştirilmesi, ona bir zarar
veremez. Yapılan hakaretler elbette onun onuruna bir saldırıdır! Burada
bahsettiğim herhangi bir eleştiri veya ufak bir mizah yapılmış olması (yaptığı
mizah ne kadar komik olmasa da…). Bu küçük şeyleri de ciddiye alıp harekete
geçmemiz, karşı tarafı da tetikliyor.
Evet yanlış okumadınız, karşı taraf! Taraflaştık ve
taraflaşmaya devam ediyoruz, bilmem farkında mısınız? Bir tarafta “din” bir
tarafta “laiklik” adı altında bir bütün olan Türkiye ikiye bölündü. Dine
inanmayan insanlar dine hakaret ediyor, hilafeti savunan insanlar Atatürk’e
hakaret ediyor… Ve bu bir paradoks içinde, ucu bucağı, sonu başı belli olmayan
bir karmaşanın tam ortasındayız. Din’i kesim Atatürk’ü kötülerken laik kesim
dinleri kötülüyor ve bunu yaparken bilinçsizce Atatürk’ü kutsallaştırıyor.
Elbette ülkelerin kurucularını koruyan kanunlar vardır ve
fakat bu kanunlar olduğu halde, devletin yapması gereken “yargılama” işini
şahıslar yapmaya çalışıyor. Sosyal medya üzerinden birbirlerini ömrü hayatlarında
hiç görmemiş ve belki de hiç görmeyecek insanlar, birbirlerine hakaret ediyor. Burada
sözü size bırakıyorum, net olmamakla beraber benim düşüncelerim bunlar. Artık
oraya buraya bok atmak yerine, biraz kendimize bakıp özeleştiri yapmamız
gerekiyor. Bu işin sonu olmadığı gibi bir kazananı veya kaybedeni de olmuyor…
Yorumlar
Yorum Gönder
Kıymetli yorumlarınız bizim için önemlidir. Bize ulaştırdığınız her öneri ve görüşü, eleştiriyi dikkate alıyor ve değerlendiriyoruz.